Merhaba Selma Hanım,Röportaj
teklifimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.Başarınızı tebrik ediyorum ve
başarılarınızı katlayarak devam edeceğinize inanıyorum.Şimdi ise 7 sorudan
oluşan röportajımdaki sorularıma geçiyorum sizin de müsaadenizle ;
-Kitabınızın ismini siz mi seçtiniz yoksa
yayınevinizle birlikte mi karar verdiniz?
√Kitabımın ismi bana ait.Türk
toplumunda kadınların yaşamları çok sorgulanır ve hatta yargılanır, bu
geçmişten günümüze kadar ne yazık ki böyledir buna bir latife yada serzenişte
bulunmak düşüncesiyle bunun böyle olmadığını vurgulamak hissiyle bu isme karar
verdim.Kırkımdan Sonra Azmadım Kırkımdan Önce Yazmadım, dedim.
-İnsanlar sizi 'Yazar Selma Aydın' olarak
tanıyorlar,fakat biz biliyoruz ki sizin yazarlık dışında da yaptığınız
projeleriniz var.Resmi sunumlar,Korolar ve Bir televizyon kanalında yaptığınız
programınız.Bize bu yönlerinizden biraz bahseder misiniz? Ve şu
sıralar devam ettirdiğiniz farklı projeleriniz var mı ?
√Bir çok sunumda görev aldım konserler
festivaller özel günler ve tabiki resmi sunumlar birde televizyon programım
oldu bana eşlik eden bir partnerimle birlikte Zonguldak'ımızın simgesi Karaelmas
diyarından Selma Aydın'la size özel sunumlarım yoğun bir
şekilde devam ediyor.
-Edebiyat dünyasında kendinize yakın
hissettiğiniz kitaplar veya yazarlara kimleri örnek gösterebilirsiniz ?
√Etkilendiğim yazarlar var elbette,Dünya
klasikleri ve yazarları tartışılmaz..
-Bir sözünüzde Mümin Sekman'ın
kitaplarını okuduktan sonra yazmaya karar verdiğinizi belirtmişsiniz,buradan
hitaben yazma sürecinizden bahseder misiniz bize,Yazmaya karar verdikten sonra
ilk ne yaptınız,ne gibi araştırmalar da bulundunuz?
√Yazmaya karar vermem kitabımda
bahsettiğim gibi sunumların başlamasıyla oldu Mümin Sekman'ın 'Her şey seninle
başlar' adlı kitabı da cesaretimi tetikleyen ilk adım oldu yazarın bu konudan
haberi var. Sunumlarda sunum yaptığım konularla ilgili şiirler ve yazılar
yazarak başladım araştırma yada başka kitaplardan beslenme ne yazık ki ilk
kitabımda olmadı olamadı. Öylesine uzak bir ihtimal olarak görüyordum ki kitap
çıkartmak ve ben yani yazar olmak hayalleriminde ötesinde bir şeydi eğitim
eksikliğimden utanıyordum adeta hakkım yokmuş gibi geliyordu işte bu yüzden
Mümin Sekman'a müteşekkirim.
-İlk kitabınızdan sonra neleri fark
ettiniz,kendinizde neleri daha iyi yapmaya yöneldiniz?
√İlk kitabım çıktıktan sonra bir çok
eksiklikler gördüm.Bilmediğim bir kulvarda bilmediğim bir sektörün içinde
buldum kendimi bana hiç kimse bunu böyle yapmalısın demedi .Ve hatta kimse
dikkate almadı Derya Baykal'a konuk olduğumda söylediğim gibi ben kendi
kendimin öğretmeni olarak başladım ve devam ediyorum bu gün itibariyle üç
kitabım var ilk kitabım 'Kırkımdan Sonra Azmadım Kırkımdan Önce Yazmadım'
genişletilmiş ikinci baskıya girdi ve 'Rutubet Böcekleri' kitabımda bir roman
çalışmasıdır.İl halk kütüphanelerinde raflarda yerini almış okuyucuyla
buluşmuştur buda bana bir adım öteye gidebildiğimi gösterdi gayretim ve isteğim
üzerinde çalıştığım romanımın daha da ileriye giden bir iş olmasıdır
çalışmalarım bu yönde devam ediyor.Bu güne kadar yazmaya çalıştığım
kitaplarımda okuyup araştırma yaparak yazmadım,yanılmışım yapmalıymışım..49 yaşındayım yıllardır
yaşadıklarımdan ve duyduklarımdan gözlemler yaparak yazdım araştırma yapmadım
sadece biriktirdiklerim yeterli gibi geldi.Fakat en son üzerinde çalıştığım
konu bilgiye dayalı ve donanım gerektiriyor işte bu çalışmamda çok araştırma
yapıp bunu da başarmak istiyorum.Dolayısıyla konuyla ilgili kitaplar okuyorum.
-Kendi ilkeleriniz nelerdir,nelere çok
dikkat edersiniz?
√Yaşamım boyunca ilkelerim oldu dürüstlük
ve samimiyet olmazsa olmazlarım bu konudan dolayı çok kerelerde canım yandı
elbette .Karşımdaki insanlarında samimi ve dürüst olduklarını düşünmek gibi
hayal kırıklıklarım da çok oldu ama benim karvizitimde insan yazıyor.Yeryüzünde
benim için bunun ötesinde bir servet yok.Bu yüzden kendimle gurur duyuyorum.
-Zonguldak'ta yazar olmak ve sonra Türkiye'ye adınızı duyurmak,bunu nasıl başardınız neler ile karşılaştınız?
√Zonguldak'ta kadın yazar olmak;
Bu sıfatı yani yazar sıfatını henüz hak etmediğimi düşünmüştüm. Elbette okuma yazma bilen herkesin yazar olabilme hakkı vardı. Bunu kimsenin kimseye hak görme ya da görmeme gibi bir lüksü yoktu olamazdı da. Fakat benim bu sıfatı hak edebilmem için kendimi kendime ispat etmem gerekiyordu.
Her zaman olduğu gibi kendi kendimin öğretmeni olarak koyuldum yola, önceliklerimin, sorumluluklarımın, bana bıraktığı artık zamanlarda duygularımın mürekkep olduğu kalemi aldım elime ve gönlümden düşenler satırlara kondu. Ha gayret biraz da cesaret derken bende var olmak istiyorum bu yolda dedirtti bana. İşin bu kısmında ham olduğumun bilincindeyim emek veriyorum ve olması gerekeni yapıp çalışıyorum. Deneye yanıla öğrenmeye başladığımı görüyorum. Yavaş, fakat sağlam adımlarla yol almaya çalışıyorum. Buraya kadar ki kısımda benim kendi adıma sıkıntı yok, kitap çıkaran her kişinin isminin önüne yazar sıfatı konuyor zaten.
Yeni bir heyecan yeni bir yola giriyorsun, her geçen gün kendini kendin eleştiriyorsun. O yazıyı keşke öyle yazmasaydım! Şurası olmamış! Burası eksik kalmış gereksiz gördüğün satırlara kızıyorsun. ‘Şimdi yazsaydım keşke’ diyorsun bunlar hep oluyor olacak da böyle böyle öğrenmeye başlıyorsun.
Ama bunların yükünü ve sorumluluğunu taşımaktan, çok daha zor şeylerle boğuşuyorsun işte burada duruyor zaman.
Her zaman söylenir ya Ana er kil bir toplum da erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü şartlarda yaşıyoruz diye inanın bunun benim açımdan hiçbir sakıncası yok, kendi hemcinslerimden bazılarının bunun altını çiziyorum bazılarının art niyeti kompleksleri ve en açık ifadeyle kıskançlıkları çok daha vahim. Üretimin ne anlama geldiğini bilmeyen asalak kadıncıkların gazabından korusun yaradan. Boş beyinleri ile var olamadıkları ve asla var olamayacakları gözle görünür elle tutulur misali aşikar.
İşin kötüsü işte o boş beyinli kadıncıklar iğneyle kuyu kazıpta var olma savaşı verenlerin emeğine leke sürmek için çabalıyorlar kendilerine buldukları yandaşlarla da seviyesizlik ipini göğüslüyorlar.
Evet ben bir yazarım bu sıfatı yaptığım iş ile verdiler bana. Her zaman söylüyorum ben anneyim, ben eşim, ben evimin kadınıyım. Evet ben sunucuyum ,evet ben artık bir yazarım.
İster hoşunuza gitsin isterse gitmesin umurumda değil, tın yani.
Yaptığım hiçbir iş için kimseden izin ve emir almıyorum, ben yapıyorum ben ödüyorum bedelini ve şükrediyorum ki üç erkeğin olduğu evimizde bir kadın olarak yanı başımda duruyor eşim ve çocuklarım, onlar biliyorlar emeğimi ve azmimi.
Göz önünde bir kadınım yaptığım iş nedeniyle de zaman zaman övgülere mazhar kalıyorum
Yanı başımda ki gerçek dostlarıma şükranlarımla teşekkürlerimi bir kez daha iletiyorum. Hayranlıkla bana övgülerini söyleyenler de oluyor nasıl duruyorsan öyle görünüyorsun ama görmeyi bilenlere. Bütün mesele burada. O boş beyinli kıskanç kadıncıklar kafalarındaki senaryolar ile yola çıktıkları için, kurgularla yol alıyorlar ve duvara tosluyorlar. Ben azimli ve çalışkan bir insanım bu sıfatı annemin ak sütü gibi hak ediyorum . Boş beyinli kadıncıklar erken kalkan yol alıyor ve çok çalışan siz hala poponuzu başkalarına kaldırtıyorsunuz.
Zor işmiş Zonguldak ta yazar olmak! Ama imkansız değilmiş, bunun birde Türkiye'si var, Dünya'sı var, biliyorum zor ama imkansız değil !!
Bu sıfatı yani yazar sıfatını henüz hak etmediğimi düşünmüştüm. Elbette okuma yazma bilen herkesin yazar olabilme hakkı vardı. Bunu kimsenin kimseye hak görme ya da görmeme gibi bir lüksü yoktu olamazdı da. Fakat benim bu sıfatı hak edebilmem için kendimi kendime ispat etmem gerekiyordu.
Her zaman olduğu gibi kendi kendimin öğretmeni olarak koyuldum yola, önceliklerimin, sorumluluklarımın, bana bıraktığı artık zamanlarda duygularımın mürekkep olduğu kalemi aldım elime ve gönlümden düşenler satırlara kondu. Ha gayret biraz da cesaret derken bende var olmak istiyorum bu yolda dedirtti bana. İşin bu kısmında ham olduğumun bilincindeyim emek veriyorum ve olması gerekeni yapıp çalışıyorum. Deneye yanıla öğrenmeye başladığımı görüyorum. Yavaş, fakat sağlam adımlarla yol almaya çalışıyorum. Buraya kadar ki kısımda benim kendi adıma sıkıntı yok, kitap çıkaran her kişinin isminin önüne yazar sıfatı konuyor zaten.
Yeni bir heyecan yeni bir yola giriyorsun, her geçen gün kendini kendin eleştiriyorsun. O yazıyı keşke öyle yazmasaydım! Şurası olmamış! Burası eksik kalmış gereksiz gördüğün satırlara kızıyorsun. ‘Şimdi yazsaydım keşke’ diyorsun bunlar hep oluyor olacak da böyle böyle öğrenmeye başlıyorsun.
Ama bunların yükünü ve sorumluluğunu taşımaktan, çok daha zor şeylerle boğuşuyorsun işte burada duruyor zaman.
Her zaman söylenir ya Ana er kil bir toplum da erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü şartlarda yaşıyoruz diye inanın bunun benim açımdan hiçbir sakıncası yok, kendi hemcinslerimden bazılarının bunun altını çiziyorum bazılarının art niyeti kompleksleri ve en açık ifadeyle kıskançlıkları çok daha vahim. Üretimin ne anlama geldiğini bilmeyen asalak kadıncıkların gazabından korusun yaradan. Boş beyinleri ile var olamadıkları ve asla var olamayacakları gözle görünür elle tutulur misali aşikar.
İşin kötüsü işte o boş beyinli kadıncıklar iğneyle kuyu kazıpta var olma savaşı verenlerin emeğine leke sürmek için çabalıyorlar kendilerine buldukları yandaşlarla da seviyesizlik ipini göğüslüyorlar.
Evet ben bir yazarım bu sıfatı yaptığım iş ile verdiler bana. Her zaman söylüyorum ben anneyim, ben eşim, ben evimin kadınıyım. Evet ben sunucuyum ,evet ben artık bir yazarım.
İster hoşunuza gitsin isterse gitmesin umurumda değil, tın yani.
Yaptığım hiçbir iş için kimseden izin ve emir almıyorum, ben yapıyorum ben ödüyorum bedelini ve şükrediyorum ki üç erkeğin olduğu evimizde bir kadın olarak yanı başımda duruyor eşim ve çocuklarım, onlar biliyorlar emeğimi ve azmimi.
Göz önünde bir kadınım yaptığım iş nedeniyle de zaman zaman övgülere mazhar kalıyorum
Yanı başımda ki gerçek dostlarıma şükranlarımla teşekkürlerimi bir kez daha iletiyorum. Hayranlıkla bana övgülerini söyleyenler de oluyor nasıl duruyorsan öyle görünüyorsun ama görmeyi bilenlere. Bütün mesele burada. O boş beyinli kıskanç kadıncıklar kafalarındaki senaryolar ile yola çıktıkları için, kurgularla yol alıyorlar ve duvara tosluyorlar. Ben azimli ve çalışkan bir insanım bu sıfatı annemin ak sütü gibi hak ediyorum . Boş beyinli kadıncıklar erken kalkan yol alıyor ve çok çalışan siz hala poponuzu başkalarına kaldırtıyorsunuz.
Zor işmiş Zonguldak ta yazar olmak! Ama imkansız değilmiş, bunun birde Türkiye'si var, Dünya'sı var, biliyorum zor ama imkansız değil !!
-Ve son sorum Selma Hanım,Başarılı bir
yazar olarak baktığınızda kendinize,bundan yakın zaman içerisinde kendinizi
edebiyat dünyası içerisinde nerede tanımlayabilirsiniz ?
√Kendimi edebiyat dünyasında nerede
görüyorum.Ben haddimi bilen bir yapıya sahibimdir ilk kitabımda söz ettiğim
gibi bir kum tanesiyim yürüdüğüm yolda biraz daha büyüyebilmek için çabam koca
bir derya olan bu dünyanın içinde var olabildiğim için çok mutluyum ve artık
buna hakkım olduğunu düşünüyorum.Birde başarılı bir yazarım diyemem,öğreniyorum daha,ayrıca bunun takdiri her zaman okuyucuya ait olsun.
Yaptığım işe inanıp değer verip zaman ayıran bir
karşı cins var yanımda destek olmayan bir çok hemcinsime rağmen sonsuz
teşekkürler Yasin..
Yorum Gönder